163
20:51
08.07.2022

Sincan Başkent Organize Sanayi Bölgesi'nde düzenlenen protokol imza töreninde konuşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Türkiye'de mesleki eğitimin mesleki ve teknik Anadolu liseleri ile mesleki eğitim merkezlerinde yapıldığını hatırlatarak bugün mesleki eğitim merkezleriyle ilgili çok önemli bir açılım yaptıklarını kaydetti.   Özer, Bakanlık olarak mesleki ve teknik Anadolu liselerini güçlendirirken son zamanlarda mesleki eğitim merkezlerine ağırlık verdiklerini belirterek şunları söyledi: Türkiye'de aslında Selçukludan Osmanlıya çok önemli işlevler görmüş olan ahilik kültürü, aslında değerler eğitiminin yapıldığı ve aynı zamanda mesleki eğitimin de verilerek çıraklık, kalfalık, ustalık ilişkisinin geleneksel olarak öğretildiği bir eğitim türüne karşılık geliyor. Bu eğitim türü aynı zamanda Almanya'daki tüm ülkelerin özendiği dual mesleki eğitimi de karşılıyor. Niye dual? Çünkü ikili bir eğitim. Çok az oranda okulda meslek eğitimi veriliyor, daha çok iş yerinde mesleki eğitim veriliyor. Türkiye'de de haftada bir gün öğrencilerimiz okula gidiyorlar, bazı dersleri okulda görüyorlar ama büyük oranda geriye kalan dört beş gün içinde tamamen işletmede ve gerçek iş ortamında, usta öğreticinin riyasetinde meslek eğitimi alıyorlar. Mesleki eğitim merkezleri; eğitim alınan, alanda istihdamın en yüksek olduğu kurumlarımızdır." diye konuştu.   Türkiye'de mesleki ve teknik Anadolu lisesi mezunlarının istihdam oranı yüksek olmasına rağmen eğitim alınan alandaki istihdam oranının düşük olması konusuna eleştiri yapıldığını belirten Özer, "Aslında sorun, mesleki ve teknik analizlerindeki eğitimin kalitesinden kaynaklanmıyor. Aslında iş gücü piyasasının talebiyle bizim sunmuş olduğumuz arzın uyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Zaten biz onu yeniden şekillendiriyoruz. Sektörün kümelendiği yerleri de arz talep dengesine göre, istihdam taleplerine göre, mesleki ve teknik Anadolu liselerinin sayılarını tekrar realize ediyoruz. Bakanlığımızın son bir yılda meslek eğitiminde ağırlık verdiği en önemli açılım, mesleki eğitim merkezleri çünkü çok önemli avantajları olan bir mesleki eğitimi imkânı sunmaktadır. Mesleki eğitim merkezlerindeki eğitimin tamamı 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'na göre tasarlanmakta ve yürütülmekte. Bu kanuna göre iki tane önemli düzenleme vardı: biri, mesleki eğitim merkezlerinde eğitim alan tüm gençlerimiz her ay asgari ücretin yüzde 30'u kadar ücret alıyorlardı ve bu ücreti işveren veriyordu, bir kısmını devlet sübvanse ediyordu. İkinci açılımda, buradaki tüm öğrencilerimiz devlet tarafından iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanıyordu ve garip bir şekilde bu mesleki eğitim merkezlerinde dört yıllık eğitim alınmasına rağmen ortaokuldan sonra lise diploma hakkı yoktu. İlk yaptığımız hamle, lise diploma verilmesi için esnek bir modelin sağlanması oldu." değerlendirmesini yaptı.   1999 yılındaki katsayı uygulamasından önce Türkiye'deki mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısının 249 bin 774 olduğunu hatırlatan Bakan Özer, katsayı uygulamasından sonra bu sayının 74 binlere kadar düştüğünü belirterek şunları söyledi: "İş gücü piyasasındaki o 'Aradığım elemanı bulamıyorum, çırak bulamıyorum, kalfa bulamıyorum...' söylemlerinin tam gerçek bir karşılığı var: Gerçekten öğrenci yok. Var olan öğrencinin de ne kadar niteliği karşıladığı, iş gücü piyasasının istemiş olduğu becerileri olan insan kaynağı olup olmadığı da ayrı bir konu. İşte aslında Türkiye'nin Kovid -19 salgını sonrasındaki üretim kapasitesini güçlendirmek." İnsan kaynağıyla ilgili özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemek için çok önemli bir kanun değişikliği yaptıklarını hatırlatan Özer, şöyle devam etti: "Her ay mesleki eğitim merkezinde asgari ücretin yüzde 30'u kadar işveren tarafından ödenen payı tamamen devlet olarak biz üzerimize aldık. Bir anda iş gücü piyasasının temsilcileri sadece firmalarını, işletmelerini, mesleki eğitim merkezi çıraklarına açmaları tek sorumlulukları oldu. Hem süreçlerde aktif olarak yer almalarını sağlayacaklar hem de eğitimin gerçek iş ortamında alınmasını sağlayacaklar. İkinci düzenlemeyle "Çırakla kalfa arasında beceri arasında farklılık varsa alacağı ücretler açısından da bir farklılık olsun." dedik. Onun için yüzde 30 olan bu ücret ödemesini üçüncü sınıf sonunda, kalfa olanlar için yüzde 50'ye çıkarttık. İşte bu iki düzenleme bir anda özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin mesleki eğitim merkezlerinin kendileri için ne kadar önemli bir işlev gördüğünü, ne kadar kullanışlı bir enstrüman olduğunu görmelerini sağladı. 2021 yılın sonunda tüm mesleki eğitim merkezlerimizde yaklaşık 160 bin öğrencimiz vardı, şu anda 560 bin öğrenci var. Yani son on ay içerisinde 400 bin yeni gencimiz mesleki eğitim merkezleriyle buluşmuşlar. Burada kritik olan şey şu; mesleki eğitim merkezine kayıt yaptırmak için sadece ortaokul mezunu olunması yeterli. Yaş sınırlaması yok ve 560 bin gencimizin yaklaşık yüzde 55'i, 18 yaş üzeri... Aslında bu mesleki eğitim merkezleri bir taraftan kapasitesini artırırken neyi sağlamış olacak? Bir taraftan iş gücü piyasasının ihtiyaç duymuş olduğu insan kaynağını sağlarken ve onun işveren üzerindeki maddi yükünü ortadan kaldırırken aynı zamanda ülkemizin kronik problemi olan, aslında şu anda son 2-3 yıl içinde tüm dünyanın kronik problemi olan, genç işsizliği azaltmayla ilgili de çok önemli bir enstrüman sağlıyor."   Ülkelerin kalkınmasındaki özellikle okuldan işe geçiş mekanizmalarının ne kadar sağlıklı işlediğinin önemli bir göstergesinin de 'ne eğitimde, ne istihdamda oranı' diye bir oran olduğunu ifade eden Özer, "Çağ nüfusunun; ya eğitimde olması, stajda olması veyahut istihdamda olması beklenir. Ne eğitimdeyse ne istihdamdaysa o zaman bir problem vardır. Ya eğitimden çıkmışlardır, iş gücü piyasasıyla beceri uyumsuzlukları yaşanıyordur ve iş bulamıyordur veyahut da talep edilen iş gücü kaynağından çok fazla arz vardır ve farklı alanlara doğru insanlar kayıyordur. Bu oran, OECD ortalaması yüzde 15'ler civarında olmasına rağmen Türkiye'de yüzde 30. İnanıyorum ki mesleki eğitim merkezlerini yaygınlaştırdığımız zaman 'ne eğitimde ne istihdamda oranı' da OECD ortalamalarına doğru düşecektir. En önemlisi ülkemizdeki eğitim sistemi dengesini bulacaktır. Bir eğitim sisteminde mesleki eğitim yerine oturmadığı müddetçe eğitim sisteminin dengesini bulması mümkün değildir." ifadelerini kullandı.   Okulla iş gücü piyasası arasında sağlıklı bir mekanizma kurularak daha güçlü bir sistem oluşturulduğunu ifade eden Özer, "Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi 2022 yılının sonuna kadar 1 milyon gencimizi mesleki eğitimle buluşturacağız. İlk hedefimiz, ağustos ayının sonuna 560 bin olan rakamı 700 bine ulaştırmak. İnşallah, 1 Eylül itibarıyla Türkiye'deki mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısının 700 bine ulaştığının müjdesini tüm kamuoyuyla paylaşacağız." dedi.   Kalyon PV ile kurulan mesleki eğitim merkezinden mezun olan tüm gençlere istihdam garantisi 3308 Sayılı yasada yapılan değişiklikle mesleki eğitim merkezine devam eden çırakların asgari ücretin yüzde 30'u, kalfaların yüzde 50'si kadar ücret aldığını hatırlatan Özer, asgari ücrette yapılan iyileştirmelerle öğrencilerin ücretlerinin de sürekli iyileşeceğini dikkati çekti. Tüm organize sanayi bölgelerinde 255 Mesleki eğitim merkezinin kurulduğunu söyleyen Bakan Özer, şunları kaydetti: "Mesleki eğitim merkezini kurmak için illa bir bina yapılmasına gerek yok çünkü haftada bir gün eğitim verildiği için mesela burada bugün imzalayacağımız protokol kapsamında bu kadar büyük bir tesiste öğrenci bir günlük eğitimi burada alabilir. Farklı bir meslek eğitim merkezine gitmesine gerek yok. Şimdi yerinde görünce bu açılımı çok rahat bir şekilde kazandırabiliriz. Buradaki mesleki eğitim merkezinin açılımının en önemli ayağı, istihdam garantili mesleki eğitim merkezî uygulamasını ilk kez yürürlüğe sokmamızdır. Türkiye'de mesleki eğitim merkezlerindeki istihdam oranı çok yüksek. Yüzde 88'lerde. Kalyon ailesi, Kalyon PV'yle birlikte buraya kayıt yaptıran ve dört yılın sonunda başarılı olan tüm gençlerimize istihdam garantisi veriyor. Ben kendilerine çok teşekkür ediyorum."   Özer, işverenin piyasada eleman aramak yerine kendi yetiştirdiği kişiyi istihdam etmesinin önemli olduğunu belirtti.   Çevre Dostu 1000 Okul projesine de değinen Özer, "Biliyorsunuz, çevre dostu bin okulu saygıdeğer Emine Erdoğan hanımefendinin himayesinde gerçekleştirdik. 26 Mart'ta başlattık ve 2 ay içerisinde bitirdik. 922 ilçemiz var. Her ilçede en az bir tane okulu belirleyelim. Bu okulumuzda güneş panelinden yağmur toplama ünitesine kompost makineyle organik atıkların gübreye dönüştürülerek bahçelerde kullanılmasına kadar kütüphanelerin sıfır atık kütüphanesi olmasına, enerji tasarrufuyla İlgili her türlü önlemlerin alındığı rol model aynı zamanda öğrencilerin çevre bilincini yaşayarak geliştirdiği bir okul iklimini tesis edebilmek ve iki ay içinde bunu başardık." diye konuştu.   Projeye emek veren herkese teşekkür eden Bakan Özer, Bakanlığın iki ay içinde böyle büyük projeler yapmaya alışkın olmadığını ancak aynı durumun Kütüphanesiz Okul Kalmayacak projesinde de yaşandığını anımsattı.   2 ayda 16 bin 361 kütüphane yapıldığını belirten Özer, projelerin sahada emek verenlerin ilaveleriyle zenginleştiğini söyledi.   Bundan sonraki süreçte Çevre Dostu 1000 Okul projesine Kalyon PV ile güneş paneli desteği konusunda da iş birliği sağlanabileceğini düşündüğünü ifade eden Özer, Kalyon ailesine ve iş birliğine emek veren herkese teşekkür etti. Özer, ülkenin kalkınması için katma değer üreten iş dünyası temsilcileriyle el ele verildiği zaman mesleki eğitimle ilgili, eğitimle ilgili çözülemeyecek bir şey olmadığını dile getirerek protokolün hayırlı olmasını temenni etti.   Konuşmaların ardından Bakan Özer ile Kalyon Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Kalyon Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Kalyoncu iş birliği protokolünü imzaladı.   Törenin ardından fabrikayı gezen Özer, çalışmalar hakkında bilgi aldı.

 

08-07-202208-07-202208-07-202208-07-2022

Yayın Tarihi: 08.07.2022